Türkiye Dijital Tanıtım Rehberi

Efes Antik Kenti – Tarihçesi & Efsanesi

Efes Antik Kenti - Tarihçesi & Efsanesi

Neolitik dönem

 Efes’i çevreleyen alan yakındaki Arvalya ve Çukuriçi olarak bilinen yapay höyükler tarafından ortaya çıkarıldığı üzere Neolitik Çağ (yaklaşık MÖ 6000) sırasında zaten iskan edilmişti. 1996 yılı içinde Selçuk, Aydın ve Efes yol üçgeninin yaklaşık 100 m kadar güney batısında, mandalina bahçeleri arasında Derbent Çayı’nın kıyısında Çukuriçi Höyük saptanmıştır. Arkeolog Adil Evren başkanlığında yapılan araştırma ve kazılar sonucu, bu höyükte taş ve bronz baltalar, iğneler, açkılı seramik parçaları, ağırşaklar, obsidien (volkanik cam) ve sileks (çakmak taşı), deniz kabukluları, öğütme ve perdah aletleri bulunmuştur. Yapılan değerlendirmelerle Çukuriçi Höyük’te Neolitik dönemden Erken Bronz Çağına kadar bir yerleşimin ve yaşamın olduğu saptanmıştır. Aynı tür malzemeler yine Selçuk, Kuşadası yolunun yaklaşık 8. km’de Arvalya Deresi’nin bitişiğinde Gül Hanım tarlasında Arvalya Höyük saptanmıştır. Çukuriçi ve Arvalya (Gül Hanım) höyüklerinde saptanan eserler ile Efes’in yakın çevresinin tarihi böylece Neolitik Dönem’e kadar ulaşmaktadır. 

Helenistik dönem 

MÖ 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender’in generallerinden Lisimahos tarafından MÖ 300 yıllarında kurulmuştur. Şehir Roma’dan özerk bir şekilde Apameia Kibotos şehri ile ortak para bastırmıştır. Bu şehirler klasik dönemdeki Küçük Asya’da çok parlak yarı özerk davranmaya başlamışlardı. Lisimahos, kenti Miletli Hippodamos’un bulduğu “Izgara Plan”a göre yeniden kurar. Bu plana göre, kentteki bütün cadde ve sokaklar birbirini dik olarak keser.

Roma dönemi  

     Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti’nin başkenti olmuş ve nüfusu o dönem (MÖ 1.-2. yüzyıl) 200.000 kişiyi aşmıştır. Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatılır.

     4. yüzyılda limanın dolmasıyla Efes’te ticaret geriler. İmparator Hadrianus, limanı birkaç kez temizletir. Liman kuzeyden gelen Marnas Çayı ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla dolar. Efes denizden uzaklaşır. 7. yüzyılda Araplar bu kıyılara saldırır. Bizans döneminde tekrar yer değiştiren ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelen Efes, 1330 yılında Türkler tarafından alınır. Aydınoğullarının merkezi olan Ayasuluk, 16. yüzyıldan itibaren giderek küçülmeye başlamıştır. Günümüzde ise bölgede Selçuk ilçesi bulunmaktadır.

     Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes’in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır: Atina kralı Kodros’un cesur oğlu Androklos, Ege’nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar… Kaystros (Küçük Menderes) Nehri’nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler… 

     Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültürünün en büyük tapınağı da Efes’te yer alır. 

     MÖ 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir.

T.D.T.R

Efes Antik Kenti - Efsanesi

Efes Kenti Kuruluş Efsanesi Dönemin Atina Kralı’nın meraklı ve cesur oğlu Androklos, küçük yaşlardan itibaren Ege’nin karşı kıyısını merak eder. Denizleri aşıp kendi şehrini keşfedeceği büyük hayaller kurar. Hayalini gerçekleştirmek için çalışmalara başlamadan önce Apollon tapınağı kahinlerine bu durumu anlatır ve şehri nereye kuracağı konusunda danışır. Kahinler, Androklos’a bir balık ve domuzun ona şehri kuracağı yeri işaret edeceğini söyler. Genç prens önce büyük bir şaşkınlığa kapılarak bu cevabın ne anlama geldiğiniz anlamaz ama bir ordu kurar ve hayal ettiği ülkesindeki toprakları keşfetmek üzere büyük bir gemi ile yola çıkar. Atina Kralı’nın oğlu genç prens Androkslos, günler sonra Küçük Menderes’in denize kavuştuğu körfeze ulaşır. Adamları ile dinlemek ve biten erzakları temin etmek için karaya çıkar. Tuttukları balıkları tavada, ateş üzerinde kızartırken balıklardan biri tavadan sıçrar ve ateş kıvılcımıyla çalılara düşer. Tam o sırada çalılar arasında saklanan bir yaban domuzu kıvılcımların etkisiyle kaçmaya başlar. Androklos, o an kahinlerin söylediklerini hatırlar ve yaban domuzunun peşine düşer. Domuzu tam öldürdüğü yerde kendi şehrini yani Efes’i kurar.

Efes Antik Kenti hikayesi.

T.D.T.R